Lilypie Third Birthday tickers

Veeee kısa saçlı Mucize'm...

Uzun zamandır ertelediğim ama eninde sonunda başımıza geleceği kesin olan saçlarımızı kestirme seansımız gerçekleşti. Daha önceden Ayaz'ın saçlarını ne kadar çok sevdiğimi yazmıştım ama şimdiki halide kötü olmadı...
Biricik oğlum senin saçların kısa da olsa uzunda sen benim hayatımda gördüğüm en güzel bebeksin ve ömrümün sonuna kadar hiç bir varlığı senin kadar çok sevemeyeceğim. İyiki varsın canım oğlum iyiki bu dünyaya benim oğlum olarak gelmişsin...

Bu arada devamlı bana bırak arabayı ben kullanıcam diyorsun ya buna ne kadar çok kızıyormuş gibi görünsemde o anda senin kocaman olduğun ve arabayla beni gezdirdiğin günleri hayal ediyorum ve bu hayal beni çok mutlu ediyor. Sen arabayı kullanırkende ben arkada oturup devamlı senden bişeyler isteyip dikkatini dağıtmaya çalışacağım bak bakalım nasıl oluyor ;)

işte yeni saçları ile şöför Mucizem ;
'




Saçlarımıza veda...

Mucizemin saçlarını öyle çok seviyorum ki kesinlikle kestirmek istemiyorum ama maalesef Antalya çok sıcak ve uykudan terleyerek uyanmaya başladık. Bu sebeble saçlarımıza veda etme vaktimiz yavaş yavaş geldi. Salı günü babası kuaföre götürüp Mucizemin saçlarını kestirecek. Hüzünlü bir veda olacak benim için, bakalım Ayaz nasıl bir tepki verecek. Söylüyorum ona saçlarının kesileceğini ama tam olarak durumun vehametini idrak edemiyor sanırım... Saçları kesildikten sonraki halinin fotograflarınıda ekleyeceğim bu tatsız yazımı Ayaz'ın birkaç sevimli ve uzun saçlı fotografı ile bitireyim en iyisi...

Küçük Mucizem ve Meee'ler :)

Bu hafta sonu Ayaz ve ben havanın yağmurlu olmamasını fırsat bilip Yeniköy'e annemlere gittik. Evde sıkılan mucizem tutturdu dışarı çıkalım diye, e haklı olarak devamlı evde sıkılıyor haliyle... Teyzemlerin evi anneme çok yakın oraya gitmeye karar verdik veee birde baktık ki evin yanında birsürü kuzu, keçi ve koyun.. Ayaz onları görünce çılgına döndü nasılda eğlendi anlatamam. Bahçede ateş yakıp balık pişirdik. (Ayaz balığa bayılıyor) Bütün gün kuzuların peşinde koşturup durdu, çimlerde yuvarlandı acaip mutlu geçen bir hafta sonu oldu. Bundan sonraki haftalarda mucizem'e uçurtma yapacağım bide uçsuz bucaksız çayırlarda uçurtma uçuralım bakalım. Antalya da havalar düzelmeye bahar gelmeye başladı yaz gelince yapamayacağımız tüm aktiviteleri bahara sığdırmak lazım dimi :)

:) :) :) birde keçinin karşısında parmağını sallaya sallaya 'Keçi beni süsme! ' deyişi vardı ki görülmeye değer ...

Mucizemin Pazar Keyfinden bir kaç alıntı

Hayatımın anlamı...

Küçük Mucizem,

sen benim hayata tutunma sebebim ve hayatımın anlamısın. Bunu şuan her saniye gözlerinin içine baka baka söylüyorum ve beni çok iyi anladığına eminim. Benim güzel yürekli mucizem, bana her dokunuşun tüm hücrelerimi yeniliyor ve senin varlığınla ben hergün yeniden doğuyorum...
İyi ki varsın annecim...
Seni çooook ama çoook seviyorum

...

Ayazca...

Bu aralar oldukça yeni kelime katıldı Küçük Mucizem’in kelime dağarcığına birkaç tanesini paylaşayım istedim, ileriki yıllarda bakıp bakıp eğleniriz kuzucuğumla…

Yok: yot
Büyük park: büyüt part
Yastık: nasıt
Su: şılo
Yağmur yağıyor: yağyağıyo
Deli adam: deimadam
Dolapta süt var: dopta süt va
Çikolata: çuta
Seviyorum: siviyım.


Birkaç gün öncesine kadar dayısına Da diyordu şimdi düzgün bir şekilde Dayı diyor…
İşte böyle Küçük Mucizem büyüdüğünde bu notlara bakıp ne tatlı bir bebek olduğunu anlayabilirsin. Seni çot siviyım.

Adım adım bebeklikten çocukluğa...


Uzun zamandır blog'a ara verdiğim için eklemem gereken yüzlerce fotograf ve anekdot var ama hepsini tek yazıya sığdıramayacağım için parça parça devam edicem.
Ayaz artık yavaş yavaş herşeyi anlatmaya ve güzel güzel cümleler kurmaya başladı, hala 'K' harfini kullanamıyor ama böylede gayet anlaşılır konuşuyor. Yok yerine Yot diyor ve sanırım hayır yerine yot'u kullanmayı tercih ediyor, bana hitap ederken çok sık olmasada annemin yanına annem çiçeğimde diyor. Zor bir dönem geçiriyoruz ama yanısıra onunla birlikte bende bir çok şey öğreniyorum. En son bombamızı ise Pazartesi akşam yaşadık ; Anıl hasta oldu ve Ayaz'a devamlı annecim babaya yaklaşma lütfen sanada geçer diyip durdum. Buna karşılık Ayaz koşa koşa onun alerjisi olduğu için sıklıkla kullandığımız ilaçlardan getirdi. Neymiş efendim babaya bu ilaçlardan sürüp iyileştirecekmiş. Yani anlıyorumki artık yavaş yavaş olaylar arasında bağ kurabilme ve düşünme yetisi de gelişiyor. Annelik güzel şey vesselam anne olmayı çok seviyorum ama özellikle Ayaz gibi bir bebeğin annesi olmayı daha da çok seviyorum...

2 Yaş Sendromundayız...




Uzun zamandır blog'u yazmaya ara vermiştim ama son haftalarda yaşadığımız ''Terrible Two'' yani 2 Yaş Sendromu beni tekrar blog'uma döndürdü. Bir çok ebeveynin yaşamış ve yaşıyor olduğu bu korkunç dönemin artık içindeyiz. Ayaz yaklaşık 24 ayının başından beri bu sendromu ağır bir şekilde geçiriyor uzmanların dediğine göre uzun bir dönem daha bizi bekliyor. Benim gibi bu dönemi ağır geçiren bebeklerin annelerine belki bir katkım olur diye bulduğum bir yazıyı paylaşmak istiyorum. Allah hepimizin yardımcısı olsun...

2 Yaş Sendromundayım!

İnatlaşma, söz dinlememe, hareketlilik ve sıklıkla karşılaşılan ağlamalar… İki yaşındaki çocuğunuzu; artık bir kaşif olarak tanımlayabilirsiniz. Nasıl mı?

Yürüme becerileri ile merak ettiği, dokunmak istediği her şeye rahatlıkla ulaşabilir. Bunun için büyük bir heyecan duyar, onu engellemek istediğinizde ise size büyük bir sinirle karşı çıkabilir. İstediğinin olması için sonuna kadar direnir. Çığlık çığlığa ağlayabilir ya da kendini yerlere atabilir. Bu ufacık olayda nasıl böyle büyük tepkiler verdiğine şaşırabilirsiniz. Bazı anneler bu durumda nasıl davranması gerektiği konusunda çözümsüz kalabiliyor.

İki yaş; anne babalar için zorlu bir dönemdir. Bu konuda binlerce aileden sorular alıyoruz. Tüm sorulara vermiş olduğumuz cevap aynı. “İnatlaşmaların, bu yaştaki bir çocuk için normal bir gelişim süreci ve davranış biçimi olduğudur.”

Bu Durumun Bir Sendrom Olarak Tanımlanmasının Nedeni Nedir?

İnatlaşmalar ve ağlamalar karşında anne ile çocuk arasında bir çatışma süreci başlar. Bu çatışma süreci; ailenin bu davranışlar karşısında nasıl davranacağını bilememesinden kaynaklanmaktadır. Örneğin; çocuğun televizyon kumandası ile oynamak istemesi karşısında anne kumandayı elinden almaya çalışırsa çatışma başlar. Anne kumandayı neden alması gerektiğini anlatmaya devam eder ama ağlama bir türlü durmaz, hatta artarak devam eder. Bu süreçte artık anne daha sinirlidir ve ses tonu daha da yükselmiştir. Konu kumandayı almaktan çok anne ile çocuğun mücadelesi haline gelir. Sonuç; ağlayan bir çocuk, ağlayan, sinirli ve tükenmiş bir anne. Çocuğun yetişkin ile sık sık yaşamış olduğu bu uzun inatlaşma süreçleri sendrom olarak ifade edilmektedir.

Çocuğunuz Sizinle Neden İnatlaşıyor?

İki yaş döneminin genel özelliği olduğu için… Bu yaş; bilimsel kaynaklarda da inat dönem, özerklik dönemi olarak tanımlanır. Yani çocuğunuzun yaşamış olduğu bu davranış süreci gelişiminin doğal bir parçasıdır.

Özerklik dönemi; çocuğunuzun kendisini ortaya koyduğu, istediği her şeyin yapılması konusunda ısrar ettiği, her şeyin sahibi olduğunu düşündüğü, istediği kıyafeti giymek istediği dönemdir. Bu ısrarlı çabaları sizi ne kadar yorsa, sinirlendirse de tüm bunları bir geçiş dönemi olarak kabul etmek ve bu döneme her şekilde hazırlıklı olmak zorundasınız. Eğer bu dönemdeki abartılı tepkilerinin yaşının bir özelliği olduğunu ve neler yapılması gerektiğini bilirseniz bu dönemi daha rahat bir şekilde atlatabilirsiniz.

Gün içinde sık engellendiği için: İki yaş dönemindeki bir çocuğun sağlıklı gelişimi için keşfetme çalışmalarına izin verilmelidir. Karşılaştığı her şekil, her renk, her ses her farklı nesne onun yeni bir şey öğrenmesini sağlar. Algılarını güçlendirir ve zihinsel gelişimini destekler. Gün içerisinde çocuğunuza yönelttiğiniz her “HAYIR!” kelimesi onu yeni şeyler keşfetmek için engeller. Bu nedenle bu kelimeyi kullanmamaya özen göstermelisiniz. Koruyucu ve kollayıcı tutum sergileyen, titiz, düzenli, endişeli annelerin bu davranışı daha çok yaptığını gözlemliyoruz.

Gün içinde yapılan davranışları ile ilgili olarak sürekli engellenmesi çocuğunuzu sinirli yapar. Sinirli olan çocuğunuz ise sizinle daha çok inatlaşır.

Dil gelişimi henüz tam olarak tamamlanamadığı için: Çocuğunuzun dil gelişiminin yeterli düzeyde olmaması da çocuğunuzu size karşı daha inat yapabilir. Konuşarak kendisini ifade edemeyen, istek-duygu ve düşüncelerini paylaşamayan bir çocuk daha sinirli olabilir. İsteklerini davranışları ile göstermeye çabalayabilir. Kendisini yere atabilir, başına ya da size vurabilir. Böyle bir çocuk size karşı daha inat davranışlar sergileyebilir. Bu durumda çocuğunuza karşı daha anlayışlı ve sabırlı davranmalısınız. Konuşamadığı için ne istediğini anlamaya çalışın ve ona uyumlu davranın. Onunla inatlaşmamaya özen gösterin ki bu durum bir sendroma dönüşmesin.

Gün içerisinde yeterli düzeyde enerjisini boşaltamadığı için: İki yaş çocuğunun enerjisi oldukça fazladır. Her yere koşar, sürekli hareket halindedir hoplar, zıplar. Her yere dokunmak ister. Bu enerjinin kullanılması gelişimi için çok önemlidir. Bu nedenle gün içerisinde çocuğunuza enerjisini boşaltabileceği geniş oyun alanları yaratmalısınız. Parklar, oyun grupları, birlikte yapılan keyifli yürüyüşler çok işinize yarayacaktır. Enerjisini boşaltamayan bir çocuk daha huzursuz olur ve size her konuda daha çok direnir.

Siz gergin olduğunuz için: Evinin, eşinin, evliliğinin, işinin, çocuklarının ya da yaşamın diğer alanlarının sorumluluğunu almak sizi bazen yorgun düşürebilir. Gün için gerekli enerjiye sahip olamadığınızda daha gergin ve sinirli olmanız çocuğunuzla iletişiminize yansıyacaktır. Sabrınız azalır ve en ufak bir olayda bile daha büyük tepkiler göstermenize neden olur. Bu tepkileri çocuklar kaç yaşında olursa olsun hissedebilir ve aynı tepkilerle size cevap verebilir.

İki yaşında bir çocuğa sahipseniz kendinize daha fazla zaman ayırmalısınız. Birçok anne bu zamana bir türlü sahip olamadığını ifade ediyor ve üzülüyor. Kısa molalar bile çok işe yarayabilir. Öğlen uykusunda okuyacağınız bir moda dergisi, bir keyifli kahve veya sevdiğiniz bir müzik sizi dinlendirecektir. Bu molaları; evi toparlama zamanı olarak değil kendinizi toparlama zamanı olarak kullanmalısınız.

Sizinle “İnatlaşan” Çocuğunuza Nasıl Davranmanız Gerekir?

1) O dirense de siz onunla inatlaşmayın. Siz yetişkinsiz o çocuk, siz ondan daha güçlüsünüz unutmayın.

2) Bu davranış biçiminin; yaşının ve gelişiminin bir özelliği olduğunu hatırlayın.

3) Yapmasını istemediğiniz bir davranışı var ise; kızma, engelleme, bağırma, cezalandırma gibi davranışlar göstermeyin. Bu davranışlar onun gün içerisinde size daha uyumsuz olması sonucunu yaratır.

4) Yapmasını istemediğiniz davranışla ilgili çok fazla açıklamalar yapmayın. Sizi anlamasını ve bir daha yapmamasını beklemeyin. Bu oto kontrolü kullanabilecek kadar henüz büyümedi. Birçok anne “Anlatıyorum, açıklıyorum, güzel güzel konuşuyorum ama hala yapmaya devam ediyor.” İfadelerinde bulunuyor. Bu güzel anlatımlarınıza daha büyük yaşlarda daha olumlu tepkiler verebilecektir.

5) Yapılmasını istemediğiniz bir davranış gösterdiğinde oyunla ilgisini başka bir yöne çekin. Bu yaş döneminin dikkat süresi çok kısa olduğundan eğer yaratıcı olabilirseniz dikkatini inatlaştığı olaydan hemen dağıtmayı başarabilirsiniz.

Örneğin: yemeğini yememek için size direniyorsa bir portakal ya da elmayı komik bir kukla haline getirerek – sevimli bir ismi de olsun–bu kuklaya yemeği yedirmek ya da göbeğine bir isim takarak onu konuşturmak. Oyunları kullanarak çocuğunuza istediğiniz birçok davranışı yaptırabilirsiniz. Bu oyunları yaratırken olaylara çocuk gözüyle bakmayı deneyin. Direnme devam ederse başka bir oyuna geçin.

6) Oyunlar işe yaramadığında açıklamaları ve ilgiyi kesin. Başka bir işle ilgilenin. Kısa bir süre sonra ağlamasının sonlandığını, sakinleştiğini göreceksiniz.

Çocuğunuzu bu dönemde uyumsuz, iyi yetiştirilmemiş ya da problemli bir çocuk olarak asla tanımlamayın. 3 yaş sonrasında size ve koymuş olduğunuz kurallara uyum sağlayabilecek gelişim düzeyine sahip olacaktır. Çocuğunuz büyürken içinde bulunduğu gelişim dönemini çok iyi tanımalısınız, çünkü bazen normal olan davranışlar anne-babalar tarafından problem olarak değerlendirilebiliyor.

İki yaş Sendromu ile başa çıkmakta zorlanan aile bir uzman desteği alabilir. Aksi halde çocukla iletişim gittikçe bozulur, çocuğun kişilik gelişimi olumsuz etkilenir, yemek-uyku gibi rutinlerde tepkiler artar, yemek yememe, uyku düzeninde bozulma ve sinirlilik görülebilir.